BİR “MUTLULUK” ÜLKESİ
VE MEKAN OLARAK ÜTOPYA
Thomas More “Utopia” kelimesini ve kavramını yaratan
İngiliz devlet adamı, yazar ve hukukçu gibi tanımlanabilecek olsa da ben ona “Başka bir dünya mümkün!” sloganıyla bir
“mutluluk” ülkesi tasarlayan dönemin
üstadı demeyi daha doğru buluyorum. Bununla birlikte More, Utopia’ yı asla
bir cennet olarak tasarlamamıştır. Utopia
kısaca tanımlanacak olursa nerede olduğu belli olmayan, 54 şehirden oluşan,
yaşamda kolektif bir yaşamı öngören bir adadır. Mekansal olarak Utopia
incelemesi ve aşağıdaki yazıda olan değerlendirme de yararlanılan kaynaklar
şunlardır:
· Ada, Akşit
Göktürk, Adam yayıncılık, 1982
· Heridos Eseri ve Kaynakları, Çev.Sabahattin Eyuboğlu ve Azra Erhat,
Türk Tarih Kurumu Basımevi,1977
· Utopies et utopistes, Thierry Paquot, Editions La Decouverte, Paris, 2000
· Instruction to Utopia, H.W.Donner, Londra, 1945
· Citizien Thomas More And His Utopia, Princeton, 1949
· Utopia, Sir Thomas More
1.TOPLUMSAL ÜRÜN
OLARAK MEKAN
Lefebvre, bir Fransız sosyolog, entelektüel ve
felsefecidir. Toplumsal mekan üzerine düşüncelerinden yola çıkarak Utopia’ yı
yorumlamanın daha doğru bir düşünce olacağı kanaatindeyim. Lefebvre’ ye göre
yeniden üretimin toplumsal ilişkileri, mekan üretim ilişkileriyle doğrudan bir
iletişim halindedir. Herhangi bir toplumsal üretimin olduğu bir yerde, kent
mekanının toplumun kendini tekrar üretmesi açısından çok önemli olduğunu ve
farklı biçimlerin farklı sosyla sistemler ve ilişkiler yaratacağını belirtir.
Başka bir deyişle bir toplumsal mekanı kullanan insanların, o mekanın biçimine
yada işlevine göre şekilleneceği yahut insanların o mekanı şekillendireceği
görüşündedir. Utopia’ yı bu kapsamda değerlendirecek olursak çok basit bir
örnekle Lefebvre’ nin aslında hiç de yanılmadığını görebiliriz. Utopia,
bakımhane, halkevi gibi çeşitli işlevlere sahip mekânsal örgütlenmelere
sahiptir. Bu aslında sadece tarımsal olarak tarlalarda değil de gündelik
yaşamda da Utopia daki insanların kolektif bir yaşam biçimine sahip olmasından
kaynaklıdır. Yani toplumun sahip olduğu gündelik yaşamdaki kolektif birliktelik
mekânsal örgütlenmeyi şekillendirmiş, böylelikle bakımhane, halkevi gibi
yapılar doğmuştur diyebiliriz. Bir başka örnek verecek olursak Utopia’ lılar
arasındaki doğa birlikteliği kentsel bir biçim doğurmuş, tarımsal yapıları
yaratmış, evlerde ortak bahçeler ve kilitsiz kapılar gibi toplumsal yaşayışın
getirdiği sonuçlara sebep olmuştur. Sonuç olarak toplumsal yaşayış ve toplumun
ihtiyaçları mekanları şekillendirmiştir.
2.UTOPIA’ DA MEKAN ANALİZLERİ
More’ un Utopia
kitabını incelediğimizde aslında en belirgin olarak ortaya çıkan değerlendirme,
More’un Utopia’ yı sanki gözle görmüşçesine resmedebilmesidir. Hiçbir mekânsal
detayı atlamayan More, bazı mekanları yapı malzemelerine kadar
detaylandırmıştır. Örneğin, Utopia’ da evler taş ve tuğladan , 3 katlı ve
bahçeli olarak tasarlanmıştır. Bahçelerde peyzaj mimarisine kadar mekânsal
değerlendirmelere giren More, peyzaj mimarisini dahi detaylandırmış ve ihtiyaca
yönelik olarak bahçelerde çeşitli yararlı bitkilerin ve estetik kaygıyla çiçek
ve süs ağaçlarının varlığına yer vermiştir diyebiliriz. Bir mutluluk komünü
olarak tasarlanan Utopia, kolektif yaşamın bir sonucu olarak evler yahut
bahçeler arası duvarlara sahip değildir. More, böylelikle mekanları
detaylandırırken bizlere sosyal yaşamı nasıl dikkate aldığını ispat eder. More,
mimari konusundaki geniş bilgileriyle de okuyucuyu şaşırtmaktadır. Örnek verecek olursak kitapta da bahsettiği
Notre-Dame Kilisesini incelemiş olmalı ki Utopia’daki tapınakların hepsinde
günümüzde ibadethanelerde kullandığımız ışık-gölge oyunları, tapınağa katılan
ulvi havadan bahsetmektedir. More’ un Utopia’ sı bir ada üzerine kurulmuştur.
Buradaki ada kavramı aslında gözden uzak kalmışlığı ve korunmuşluğu simgelemektedir.
Çünkü ada, sınırlandırılmış bir yaşama alanıdır ve bu ada denizin
koruyuculuğuyla çevrelenmişliğin yanı sıra bazen bir karanlıkla, kimi zaman
sisle, bulutlarla, duvarlarla, kanallarla ve son derece güçlü surlarla yani
doğal ve yapay ögelerle gözlerden gizlenmiştir. More, bu sayede mekânsal olarak
Utopia’ yı her türlü dış etkilere kapalı bir zaman ve uzam boyutunun içine
yerleştirmiştir. More, Utopia’ da mekânsal olarak da başka bir mekânsal
örgütlenmenin mümkün olduğunu gözler önüne sermiştir. More, bu adada Londra
limanının gürültülü patırtısı, başkent sokaklarının şaşırtıcı karanlığı,
kirlilik, sağlıksız mekanlar ve sokaklar, siyasal-sosyal-dinsel yada hukuksal,
aldatıcı paradokslar More’ un yaratıcısı olduğu bu “başka türlü yaşam” ın ögeleri değildir.
More, Utopia’ da ne mekânsal ne de sosyal olarak bir masal anlatmaz, mistik bir
cumhuriyet kurduğu söylenemez. Utopia, sosyal bir komünitedir ve her türlü
detay titizlikle incelenerek kurallar, yasalar ve kodlarla oluşturulmuştur.
More, çok iyi bir gözlemci ve yorumcu olduğunu her türlü detayda okuyucuya
yansıtmaktadır. Mekan ve insan, mekan ve insan psikolojisine ilişkin pek çok
nokta kitapta göze çarpmaktadır. Kitaptaki bu konuya örnek olabilecek bir
noktayı inceleyelim:
“ Utopia
adası en geniş olan orta kısmında iki yüz mildir ve bu genişlik adanın iki
yanına doğru uzandıktan sonra uç kısımlarda azalmaya başlar. Ada bu
özellikleriyle adeta pergelle çizilmiş beş yüz millik bir uzunluğu kaplar ve
bütün ada bir hilal görünümdedir. Yaklaşık on bir millik bir körfez iki ucu
birbirinden ayırır. Açık denizle irtibatlı olmasına rağmen, iki burunla
rüzgarlardan korunur bu ada ve körfez dalgalı bir denizden çok sakin bir gölü
andırır. Sakinlerinin şansına gemiler bu körfezin her tarafına rahatça
yanaşabilirler. Ancak limanın girişi tehlikelidir çünkü bir yanda çok sığ
kumluk yerler ve bir yanda da kayalıklar vardır. Aşağı yukarı tam ortalarda,
göründüğü için tehlikeli olmayan bir kayalık bulunur ve bu kayalığın üstünde de
bir gözetleme kulesi vardır. Öbür kayalar su altında kalmıştır ve gözükmezler. Bu kayalıklar
arasındaki geçilebilecek yolları sadece Utopialılar bilir.”
Burada More’ un bahsettiği
“Geçilebilecek yolları bilmek” kelime grubu incelendiğinde; Venedik’ in
huzurunun da bu şekilde sağlanmıştır. Venedik’ e karadan ve denizden girilmesi
mümkün değildi ve sadece kılavuzlar rahatça dolaşabiliyordu lagünde. More,
Utopia’ da bu bilgiden faydalanmıştır.
Kitapta gözlem ve mekan oluşturması
üzererine başka bir örneği inceleyecek olursak:
“ Sokaklar
hem geçişleri kolaylaştıracak hem de rüzgarları engelleyecek şekilde
düzenlenmiştir. Binaların görünüşü güzeldir ve yirmi ayak genişliğindeki
sokaklarda karşılıklı uzayıp giderler, cepheleri birbirine bakar. ”
More’ un buradaki “ karşılıklı uzayıp
giderler ” deyimini detaylandıracak olursak; More burada Falamn kentlerini
örnek almıştır. Bruges ve Anvers’ in güzelliği ve temizliğinin Londra’ nın
merkezinin pis sokaklarıyla ilgisi yoktur. Strand’ ın iki yakasında soyluların
güzel evleri vardı, buna karşılık yoksul halk pek çoğu açıkta kalmış akan
lağımlarla dolu dar ve küçük sokaklara yığılmıştı. O dönemde evlerin düzenli ve
bir sıra halinde bulunmaları ender görülen bir olgudur. Ve gerçek anlamda bir
araba yolu kabul edilen yetmiş metre genişliğindeki bir yola sokağa çok nadir
rastlanırdı. More, mimari cephe incelemelerinden de kitapta bahsetmektedir:
“ Rüzgara
karşı camlı pencereleri var bu evlerin –adada cam kullanımı çok yaygındır- ve
bazı evlerde de cam yerine zeytinyağı yada reçineyle saydamlaştırılan ince bez
kullanılır; böylece evler ışık alır ve rüzgar engellenir. ”
Burada mimaride cephedeki
açıklıkların ışık alımı ile ilişkili olduğundan aynı zamanda rüzgar
kontrolünden bahseden More’ un “ Camlı Pencereler “ diyerek tanımladığı kısmı
yorumlayacak olursam; muhtemelen More’ un yaşadığı dönemde bu pencereler,
zenginlerin evlerini süslüyordu.
SONUÇ
Bütün bu değerlendirmeler ışığında;
More’ un Utopia’ sının her türlü sosyal, siyasal, felsefi ve kültürel ortamlara
örnek oluştuduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ancak bütün değerlendirmelerde
belirttiğim gibi More, sadece bir kitap yazmakla kalmamış, her türlü şaşırtıcı
detayla bizlere Utopia’ yı adeta yaratmıştır. Mekansal olarak Utopia,
malzemesinden, kat sayısına, cephesine kadar mimari ögeler ve ihtiyaçlara göre
konumlanan toplumsal mekanlara sahne olmuş, günümüzde birçok mimarın felsefe
edindiği “ Toplum İçin Mimarlık “ kavramının ne demek olduğunu kavratan ve
anlamlandıran; mutlaka her mimarın okuması gereken bir kitaptır. Üstat More’ un
da dediği gibi “ BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN!
“
Yorumlar
Yorum Gönder